Made with love by

İdilonline
6446
post-template-default,single,single-post,postid-6446,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

Tam 10 dakika önce gittiler..yani misafirlerimiz yani babamın kendiyle akran kuzenleri..terlikleri çıkarma şeklimden açıldı konu…babam başladı beni şikayete…Alışkanlık edinmiyormuşum…yani konu uzun ama özetle alışkanlıklar…1 saatte 10 koltuk değiştiriyomuşum…hergün farklı saatte yatıyomuşum…gibi….prensip olarak asla vazgeçmiyeceğim alışkanlıklarım var…ama hayat zorunlu bırakmadıkça sevmediğim hiçbişeye alışma gibi bir güdüm yok..Bilmiyorum belki fitrat belki düşünce belki felsefe…Eğer evde gerçekten sevdiğim bir koltuk olsaydı sürekli orda otururdum…Eskiden vardı..oturduğum yer hiç değişmezdi mesela…:)Birşeyi öncesever sonra alışanlardanım…alıştıktan sonra sevmeye başlayanlardan değil..En iflit olduğum laflardan biridir zamanla alışırsın die…elbette alışırsın insna zamanla herşeye alışıyor…ve anlamsız bir şekilde alıştığı şeye bağımlılık duyuyor..mesela her gece aynı saatte yatma alışkanlığı geliştirmek benim için saçma…başkaları için mantıklıdır bilemem…çünkü benim her gün aynı saatte uykum gelmiyor…ha yatakta dönmüşüm ha oturarark sevdiğim şekilde vakit geçirmişim..ha uykummu geldi saat erken die ertelemem de vurur kafayı yatarım…bunun nesi disiplinsizlik ben anlamıyorum..neyse ben hep bunu söylerim insan neye alıştığına dikat etmeli diye…cidden köleleştiren bişe benim için..bilmiyorum belki olay olduğunda anlatmışımdır..hatırlamıyorum…geçmş senelerde işe giderken her sabah çıkış kapısında, duvarın üstünde bir kedi miyavlardı…Sinir olurdum..çünkü kedileri hiç sevmem ve korkarım..1 gün 2 gün 3 gün derken 2 3 ay bu böyle devam etti…ve bir gün kediyi sabah o duvarda göremedim..Allah allah nerdeki bu hayvan dedim..Sonra metroya giderken kendi kendime vay be insan kediye alışıyor dedikleri bu olsa gerek dedim..Ertesi gün kedi gene yoktu..üzüldüm başınabişey mi geldi diye…abartmıyorum alışkanlık kavramını günlerce irdeledim beynimde…Dedimki şimdi ne farkı var ha kediyi sevmemişsin yokluğuna üzülmüşsün ha kedi sevmişsin yokluğuna üzülmüşsün…Tamamen farklı oysaki…sevmeden alıştığın şeylerde tamamen olayın eksikliği seni etkiliyor…oradaki nesnenin ne olduğu değil..yanihayatının belli zamanında böyle bir olay vardı ve olay artık yok…oysa ben kedi sever biri olsaydım , hergün onunla bir iki muhabbet edip söylenmeden gitseydim, o kedinin eksikliği beni etkilerdi..biri beni mutlu etmeden öylesine yaşadığım bir olayken ,diğeri hergün o kediyi görmenin verdiği mutlulukla güne başlama..sevdiğin şeylerde herşey birada olurken (maneviyat, merhamet, endişe)yani insana ait tüm duygular…diğerinde ise rusuz bir endişe duygusu…bilmiyorum yaşadığım bir olayla örnekleyerek kendimce hissettiğim farkı açıklayabildim mi?ben fitrat olarak sevmediğim şeylere alışma eğilimi gösteremiyorum..beni cendereye sokuyor….o zaman herşeyi çok monotonmuş gibi hissediyorum..ama sevdiğim şeyleri yaparken her seferinde farklı keyif aldığım, farklı bir yanını yakaladığım için beni mutlu ettiği için rahatsızlık duymuyorum onlara alışırken…aslında insan sevdiği şeylere alışmıyor…ama şimdi bunu anlatmaya üşendim..bu da ayrı felsefe konusu:):)insan düşündüğünde en çok kızgınlığı sevdiği şeylere karşı yapar..çünkü alışamıyodur..oysa sevmese zamanla alışır ve sorunsuz ruhsuz şekilde devam eder..bu aynı şuna benzer pırasayı sevmeyen birinin hergün pırasa yediğini düşünün…onun için iyi pişmişide kötüsü de birdir..eleştirmez sadece yer…farketmez onun için…ama pırasa seven bir adam her gün eleştirir….yok limonu az yok tuzu fazla ..hah şimdi iyi pişmiş..ha bu arada rutin dedikleri şeyle alışkanlık aynı şey değildir..yani benim için…(acaba aristotales yaşasaydı beni anlar mıydı:)insan sevdiği bişeyin kötü olmasına dayanamazken alıştığı şeyin ne olduğuyla çok ilgilenmez ..