Tabi profesyonel düzeyde hiçbirimiz anlayamayız ama ya insan biraz ruhsal yapıdan falan anlamalı..büyükler sana nasihat ederken doğru oldukları tarafta var ama külliyen saçmaladıkları tarafta var..kırmamak için he he diyorsun ama…bir insanla huzur içinde anlaşmak , ortak birşeyler yapıyor olmak, yada ne bileyim hiç tartışmamak bana göre zerre sevgi belirtisi içermeyebilir..aksine en büyük huzur rahat bırakmada aldırmamadadır…herşeye rağmen kabul etmek..o yüzden insanlar huzuru sevmediklerinde ama anlaştıklarında, mutluluğu sevdiklerinde bulurlar…Sevmeden anlaştığında sağlıklı bir ilişki yürütebilirsin..çünkü umursamaz yapılanları..affetme kavramı bile sevmediğinde daha kolay..bence insanlar sevgi kavramını yada buna benzer kavramları cidden kafalarında ya yaşadığı şekilde tanımlıyorlar yada olmasını istedikleri şekilde…herkesin sevgisini aşkını gösterme şekli farklıdır..buna katılıyorum..ama kavram aslında aynı…Mesela aşk ve sevgide birbirnden çok farklı kavramlar ..aşkı kuşlar böcekler mutluluk gibi tanımlayan insanları da anlamıyorum..bi insan ölüp ölüp dirilmeden, kaybetme korkusu duyarak baştan içinde öldürme isteği güdüp sonra diriltmeden nasıl aşık olduğunu idda edebilirki..bu kadar keskin bir kavram..bu kadar hastalıklı…eğer aşk bir ömür sürseydi insanlar kafayı yerdi..aşk başkalaşıyor yerini derin bi sevgiye bırakıyor ya da nefrete…ama aşktan sonra normal bi yaşantı devam etmiyor insanda..eğer bir insan size aşığım deyip, birşeyler bittiğinde herşey eskisi gibi kalabiliyorsa o insan size asla aşık olmamış demektir..bence yani..neyse sonrasında oluşan sevgi de de öyle büyüklerin dediği gibi yok anlaşma yok bilmem ne değil asıl mesele..onlar resmen kabul etme alışma işini birbirine karıştırıyorlar..ama nası anlatcan işte 50 60 yaşındaki kadınlara…bu konu da daha önce okumuştum…netten zar zor buldum ..benim düşüncemi yansıtan bir yazı buldum..keşke onların dediği gibi olsa o zaman herşey çok kolay…
Sevgi; iki insanın birbirlerine varlıklarının özünden bağlanması, dolayısıyla herbirinin de kendisini varlığının özünden tanıması durumunda doğabilir ancak. İnsan gerçekliği de, canlılığı da, sevgisinin temeli de işte bu “özden tanıma” yaşantısında yatar. Böyle yaşanan sevgi sürekli bir meydan okumadır; bir dinlenme yeri değil, tersine, birlikte oluşma, büyüme ve çalışmadır; uyum ya da çatışma, neşe ya da üzüntü olup olmaması bile önemsizdir artık; temel gerçek şudur: İki insan birbirlerini varlıklarının özünden tanırlar, kendilerinden kaçmak şöyle dursun, kendilerini buldukları için bir olurlar. Sevginin varolduğuna bir tek kanıt vardır ancak; bağlılığın derinliği, seven kimselerin canlılığı ve güçlülüğü; Budur sevginin bulunduğunu gösteren meyve.
Erich Fromm .
(…) Birisini sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevgi yalnızca duygudan oluşsaydı birbirine ölünceye dek sevmek için söz vermek gerekmezdi. Duygular gelip geçicidir. Eyleme yargı ve karar karışmamışsa o duygunun ölünceye dek süreceğini nasıl bilebiliriz?demiş fromm…..alıntı yaparak yazıyorum çünkü düşüncelerini birebir paylaşıyorum…insan birömür biriyle yaşayacaksa bu karara kayıtsız şarsız alabilme gücü olmalı…işin özüne iyi inmeli..gerçekte beslediği şeylere iyi karar vermeli…çünkü insanın bir ömür boyu biriyle yaşaması çok zor..bunlar benim düşüncelerim…insanın kendini hayatın akışına bırakması, toplum değerlerine uygun davranması, fazla sorgulamaması başta rahat hissettirse de insanı, dört duvar arasına girdiğinde , o insanla birlikte kaldığında bi müddet sonra boğulma hissi duymaman gerekiyor..yani bu duygu anlatılması güç bi duygu…herkese olur mu bilmiyorum ama böyle kısıtlanma hissi..elinin kolunun bağlı olma hissi..sanki özgürlüğünün elinden çalınmış olma hissi…insan karşı cinsi severken herhangi bir kızarkadaşını falan sevme hissinden çok farklı…çok parametresi var…kendin hiç bi neden bulamıyosun…ama altına özüne indiğinde çok parametrenin kimyasal olarak biraraya geldiğini görüyosun..herşeyden önce derin bi merhamet duygusu barındırıyosun mesela…Acıma hissi..ama acınacak halde olduğu için falan değil…ya ne bilim nasıl anlatılır ki…(…) Kadınla erkek arasındaki sevgide kadın da, erkek de yeniden doğar. demiş gene fromm…yaw kardeşim şimdi bunları nası anlatacan teyzelere yaw…..bu kadar yazınca zannediyorlarki üzümün çöpü armudun sapı…hayır bi insan denk geldiğinde bu süreç kimyasal olarak işliyor zaten…ben bunun nası bişe olduğunu çok iyi anlıyorum ama anlatabiliyomuyum bilmiyorum…mesela
Sevgi bir etkinliktir; edilgen bir olay değildir; bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değildir. Sevginin etkin özelliği, en genel biçimde şöyle tanımlanabilir; Sevgi vermektir, almak değildir. ..demiş gene fromm…..evet bi insanı mutlu etmekten hoşuna gidiyosa, onun tarafından beğenilmek için uğraşıyosan, onun tarafından taktir edilmek için çabalıyosan…yani bişeler vermek hoşuna gidiyosa bir karara varabilirsin….ondan faydalanacağın durumları düşünüyorsan, sana faydalı olacağı durumları gözetiyorsan, belli bi noktaya kadar getirirsin ondan sonrasında hiçbişe gelmez elinden….bunları anlayabilen insanlarla konuşmak çok keyifli..anlamayanlar için uzaylıdan farkın yok..
Şubat 11, 2013
In
Genel, Kategorilenmemiş