Made with love by

İdilonline
6903
post-template-default,single,single-post,postid-6903,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

Dün dalmışım..Tavsiye üzerine 2 saat Şükrü Erbaş okudum…sevdiğim şeyleri koyam dedim..Düne kadar öyle uzun uzadıya okumuşluğum yoktu…
“sevgilim,
bir ülke senin gövden kadar masum olsaydı
bir tek anne oğlunu devletten sormazdı…”
..seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben… evlerin ve kalabalığın ağırlığını sana üstün tutmadım… yoksulluğun acısından hafif bilmedim acını…
kaba adamların kalın sesi örtmüştü ülkeyi… güzellik, insanların gelecek düşlerinden çoktan çıkmıştı… kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu… bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes…
koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar… incelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti… şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu…
gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi… seni korumak için karşı durdum tüm bunlara… dünyayı senden geçirerek sevdim… geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme…
günlerdir yoksun… öfkeni bile özledim… nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum… ayrılıktan medet umar oldum… kaşlarının işaret ettiği yerde duracağım…
ömrümden öteye taşıdığım çocuk… ya sen bu ülkede doğmasaydın, ya ben aşkı herkes gibi bilseydim…

“dünyayı senden geçirerek sevdim” derken bayıldım bu cümleye..ne güzel özetlemiş..Herşeyi eni sonu birine dayandırma duygusu bu kadar güzel anlatırmı yaw..

sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
herkesin perde perde çekildiği bir akşam
siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun
ağzında eriklerin aceleci tadı
elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası
bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor
aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.
uzak dağ köylerine vuran ay ışığı
kerpiçlerden saraylar kuruyor yoksulluğa
ne suların ibrişimi ne gökyüzü ne rüzgâr
sen bende gittikçe kararan bir halkı öpüyorsun.
sakarya caddesi’nde sarhoşlar
rakıyla buğulanmış kaldırımlarına gecenin
yüksek sesle bir şeyler çiziyorlar.
yalnızlık her koşulda bir sığınak bulur, diyorum
uzanıp dudağımdaki titremeyi öpüyorsun.
örseler acıyla düştüğü yeri
susarak büyüyen adamların sevgisi.
ağzında pas tadıyla bir inceliği söylemek
bir gülünç içtenliktir, gecikmiş ve ezik
sen bende yanlış bir ömrün tortusunu öpüyorsun.
insanın zamana karşı biricik şansıdır aşk
onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.
sen bende neleri öpüyorsun biliyor musun
herkesin simsiyah kesildiği bir akşam
yıldızlarla yedirenk gökyüzünü öpüyorsun.
sen bende, gözlerinin anne ışığıyla
bir solgunluktan doğan kocaman bir çocuğu öpüyorsun.
burada da “onca kapı onca duvar içinde bulur aynasını.” dizesini sevdim…cidden kendini görüyor insan…
-neden şiir? üstelik bu yükselen alçak değerler dünyasında?!
“ne çok yanıtı var değil mi bu sorunun… “bir inceliği korumak ve savunmak için”, bu yanıtlardan yalnızca birisi. bireysel-toplumsal pek çok incinmeyi kapsadığını düşündüğüm, mütevazı, bir o kadar da savlı bir neden. yazmak, bir mutsuzluktan başladı bende hep ve ne gariptir ki gidip bir başka mutsuzluğa vardı; yazdıkça derinleşen, içinde koca bir dünyayı barındıran bir yalnızlık bilincine… insanların birbirleriyle ve benim insanlarla olan ilişkilerimde, neden bilmiyorum, hep bir duyarsızlığı gördüm, yaşadım. sustuğum yer, yazıya dökülsün dökülmesin şiirin yazıldığı yerdi. sesim iyi olsaydı çığlık çığlık türkü söylerdim. dille gelen pisliğe karşı dille korunma mı bir çeşit? “yükselen alçak değerler”i yerine koyma çırpınışı mı yoksa? çok süslü bulmazsan ve edebiyatın etiğini öne çıkardığımı düşünmezsen, “içimdeki iyiliği yitirmemek için şiir”, diyeceğim.”*
edebiyat ve eleştiri / temmuz 1999
“bir inceliği korumak ve savunmak için”…..şiir yazan insanlar bu duyguyu bence iyi biliyorlar…insanın duygularını örselemeden dile getirebileceği en güzel araç..