Made with love by

İdilonline
7729
post-template-default,single,single-post,postid-7729,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

tam bir aydır kitap okumadım..ancak geçenlerde başladığım “son şeyler ülkesinde” yi bu sabah bitirdim..dili çok güzel bir kitap..günümüzden çok şey var..tavsiye ederim..sizler için bir “alıntı” koyayım..kitapı jujudan aldığımdan kendim çizemedim:)netten alıntı koydum…
Paul Auster’in yarattığı Son şeyler Ülkesi, geniş yığınların evsiz barksız yaşadıkları, hırsızlığın suç sayılmayacak kadar yaygınlaştığı, kendi canına kıymak ya da başkalarınca öldürülmek yoluyla ölümün tek kurtuluş yolu durumuna geldiği bir kent. Anna Blume, bu adsız kente ağabeyini aramak için gelmiştir. O da birçokları gibi hayatta kalabilmek için çöpleri karıştırarak eskiden kalma nesneler aramaya başlar, bunları satarak geçinir. Ama bu cehennem kentte dostluğu, hatta aşkı da bulmuştur. Anna’nın alabildiğine acıyla yüklü öyküsününde okur, bu çağın acı tarihsel olaylarına tanık olmuş birinin gerçek sesini duyacaktır. Bir allegori olmanın yanı sıra, Anne Frank’ın ‘Günce’si kadar da dokunaklı olan bu soyut anlatı, gündelik yaşam tabanı üzerie oturmakta, bu yüzden de hem ahlaksal hem de tarihsel doğrunun yankılarını taşımaktadır. Bu ülke öylesine gerçektir ki okur onu çok iyi tanıdığını düşünecektir. Bugün, Amerika’nın en önde gelen birkaç yazarından biri olan Paul Auster’in, Can Yayınları arasında Ay Sarayı ve Yanlızlığın Keşfi adlı iki romanını daha sunmuştuk.