Made with love by

İdilonline
"Aylak Adam"-Güzel ama biraz bunalım bir kitap…
1067
post-template-default,single,single-post,postid-1067,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

"Aylak Adam"-Güzel ama biraz bunalım bir kitap…

"Aylak Adam"-Güzel ama biraz bunalım bir kitap…

Çok kötü kitap kullandığımı söylerler.(Saçma bir cümle oldu.Kitap kullanılmaz okunur.Ama onun yerine güzel bir cümle bulmaktansa böyle bir dip not yazmak daha kolayıma gitti).Başta babam olmak üzere.Hep karaladığım,kırdığım için arkadaşlarım kitap verirken ,güzel davran derler.Mutlaka içinde alakasız bir köşede bir telefon numarası,o an yazılmış bir şiir,yada o günki ruh halimi yansıtan bir kaç cümle v.s..Yusuf Atılgan ın “Aylak Adam” adlı kitabındaki 1kg toz şeker yazısını gören arkadaşım,kafamdan şüphe etme lütfen.Akşam irmik helvası yapmak istedim.Şeker yoktu evde unutmamayım diye yazdım.Madem öyle ;kitaptan karaladığım,altını çizdiğim bir kaç yer yazayım.Üşenmiyor da değilim ama yazayım.
“Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaydaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kim zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine; sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutmağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi , pırıl pırıldı. Herkesin, “- Veli ağanın öküzleri gibi öküz, yoktur, ” demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimizi, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın! ”
“Sevgilisinin günlüğünü okurken sevgilisinin yazdığı “23 temmuz.onu seviyorum” yazısına rastlar ve şöyle der:yalan söylüyor.eğer beni çok sevseydi o günün tarihini hatırlamazdı.”
“İçinde oturanları tanıyorum. Erkek en yakın lisede ingilizce öğretmeni. Karısı, onunla evlensin diye okulunu yarıda bıraktı. Sevişerek evlendiler. İki çocukları var: Biri kız, biri oğlan. Erkek akşamları elinde paketler, kese kağıtlarıyla döner. Yemek yerler. Çoğu geceler adam ya öğrencilerinin yazılı ödevlerini düzeltir, ya da gazete okur. Arada, “bu yıl kömür kıtllığı olacakmış!” diye mırıldanır. Kadının kucağında hep yamanacak bir şeyler bulunur. Kocasına bakar. “Uğrunda fakülteyi bıraktığım bu rahatına düşkün adam mıydı?” diye düşünür. Sonra dalar. Bir gün okula giderken otobüste bir genç gözünün içine bakmıştı. “Neden kaşlarımı çattım ona, diye hayıflanır, onunla belki başka türlü olurdu.” Ya birlikte uyudukları yatak… Erkek karısını değiştiğini, okula yeni verilen tarih hocasını düşünür. Kadın otobüsteki gençledir.”