Eylül 8, 2009
In
Genel, Kategorilenmemiş
Nereye gitsem gittiğim benim değil
keder çerçeveliyorum şuramda;
sonra bir Beşiktaş vapuru denize atıyor esmerliğimi…
Kuşlar uzaktır sonra
yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında…
keder çerçeveliyorum şuramda;
sonra bir Beşiktaş vapuru denize atıyor esmerliğimi…
Kuşlar uzaktır sonra
yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında…
Nereye ölsem öldüğüm
benim değil bu panjurlar, bu yollar, iskeleler;
artanım böyle ölüme eksildikçe her sabah,
ruhsatsız namlularda tetikler benim değil…
benim değil bu panjurlar, bu yollar, iskeleler;
artanım böyle ölüme eksildikçe her sabah,
ruhsatsız namlularda tetikler benim değil…
Sonra imansız, imlâsız bir aşkla
o kadın, dürtüyor uykuda:
“Sevgimden ve kendimden korkuyorum;
sarıl bana… sarıl bana…”
Hep erken salıyorum onu sabahın bozgununa.
Kuşlar uzaktır sonra;
yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında…
o kadın, dürtüyor uykuda:
“Sevgimden ve kendimden korkuyorum;
sarıl bana… sarıl bana…”
Hep erken salıyorum onu sabahın bozgununa.
Kuşlar uzaktır sonra;
yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında…
Yansam… Yansam yandığım benim mi ?
Artık bir külüm o yıkımlardan
ve kalan dağınık, sevgisiz yataklardan.
yaslıyım, bozgunum, uykusuzum da;
gel iki cehennem olalım günlerin yangınına
ter düşürüp yataklara…
Kuşlar…Kuşlar uzaktır sonra,
yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında…
yorgunluktur bulvarlar yine nihavent makamında…
Yılmaz Odabaşı