Made with love by

İdilonline
12697
post-template-default,single,single-post,postid-12697,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

Tanrı bizi kadın ve erkek olmak üzere iki cins yarattıysa,hayat bu iki cinsin ilşkisinde gizli demektir..benim için..Freud a bu anlamda katılıyorum..hem anne hem baba bir çocuk üzerinde elbette etkililer..Ama ben bir annenin erkek çocuğu ,bir babanın da kız çocuğu üzerinde çok etkili olduğunu düşünüyorum..Yürekli,mert erkekler güzel,yürekli annelerin eseridir…güzel ,saf güleç kadınlarda, güzel babaların eseridir…Düşünün bir kız çocuğunu babası tarafından sevilerek sayılarak,yaptıklarının altında pislik aranmadan, acı acı hesap sorulmadan, namus konusunu duyurmadan büyüdüğünü..O kadının erkekten bekleyeceği tek şey mert kendini seven sadık bir adam olmasıdır..o yetişme biçiminde büyümüş bir kadın ancak kendini böyle güvende hisseder..aksi taktirde kadın erkeğin azarlamasını,hesap sormasını,aldattığında affetmesi gerektiği gibi kavramları kabullenir..yada bir oğlan çouğu düşünün annesi tarafından kız arkadaşlarının namusunun yargılanmadığı (bu ülke anneleri için oğullarının kız arkadaşları hep basit kızlardır..para yemeye gelen kızlardır..serbest kızlardır)..,sevgiyle desteklendiği,kadınlara karşı yaptığı her kötü davranışta oğullarını eleştirdiğini….bu erkeklerde büyüdüklerinde sevmeyi bilirler..sevdikleri için mücadele etmeyi..yaşamlarının en değerlisi yapmayı..bizim ülkemizde çoğunluk böyle olmadığından metres kültürü var..metres kültürü annelerin yarattığı bir kültürdür benim için..Erkeklrin beynine öyle bir kazınıyorki çocukluktan beri aileye uygun kadın kavramı,adamlar bu baskıyla bir tarafta evlenmeye layık buldukları taşra kökenli kızları tutuyorlar, diğer tarafta hoşlandıkları,aşık olduklarıyla hayat paylaşıyorlar..aile baskısıyla köşeye sıkıştıklarındada evleniyorlar..artık alışkanlık olan bu hayat evliliklerindede devam ediyor..emin olun bu kfada olan kadınlar cocuklarının metreslerine falan kızacak durumda değiller..o kadınlar sadece oğulları kendilerine layık olmayan (kendilerince.),dul mul kadın bulmasınlar yeter..Sen özgür bir ülkeden bahsettin..bunlarla ne ilgisi var diyeceksin..Özgürlük senin zannettiğin gibi siyasetle gelmiyor..kadın erkeğin özgürleşmesiyle gelir..kadın ve erkek özgürce gerçek sevgiyle toplumda birbirine zarar vermeden yargılanmadan yaşayacakki senin dediğin ortam oluşsun..Sol gelse ne olur?Sen solcu adamlar kızlarına hesap sormuyormu sanıyorsun bu ülkede..yada modern başı açık kadınlar oğullarını çok mu normel yetiştiriyorlar…bu toplumda ciddi anlamda çok sanslı hatunlardan biriyim..Ama bir sürü tabum var hala ..bu yetişme tarzından..yani cidden yetişme tarzın öyle olmadığında bazı şeyleri yapabilmekte kolay olmuyor..evet kimse sana belki artık baskı yapmıyor ama sen artık öyle olmuşsun yapacak bişey yok..yani bi yüzde verecek olursam kendi adıma yüzde seksen şanslıyım ama yüzde 20 bu toplumda diğer kadınların yaşadığı sorunları birebir yaşıyorum..NOT.tabuları aşmak kolaydır..kimseyi tınlamazsan ,üstüne üstüne gidersen…ama o zamanda çevrenden çok kopuk olursun, üstünde çok iğreti durur davranışların.somutlaştırmak adına söyliyim..düşünsebe bitlisin bağrından kopup gelmişsin..çevren belli soyun sopun belli..yapabileceğin şeyler belli..ya bu toplumunla uyumlu yaşayacaksın, ya herkesle ipleri kopracaksın,yada onların yanında başka dışada başka olacaksın..zor iş..çok zor iş …gidip amerikada istediğini yapmak kolay..gelde bitliste senin dediğin gibi insan ol bakayım..o örnek çok saçma…burdan erasmus merasmus aadına giden adamların zincirini çözmüş gibi davranma nedenleri ondan..insan neye üzülüyor gubişim biliyor musun?senin binde birin kadar olamamış insanların eline şans eseri ellerine gecen bir fırsatta birden özgür bir ortamda bulunup,kendilerini bütün herşeyi aşmış görmeleri..bu neye benziyor biliyormusun hani bizim üni yıllarında taşradan okuma gelen kızların ilk sene bütün faliyetlere yazılıp,saçlarını kızıla sarıya boyatıp,yok burnunu ,göbeğini deldirip ortalarda ben özgürüm diye gezmesi gibi..herşeye rağmen eleştirmiyorum..hatta varsın öyle olsun diyorum..böyle böyle elbette insanlar değişir diyorum..sadece gözlemlediğim durumu yazdım..böyle taşradan diyince okuyanlar sanmasınki ben oraları küçük görüyorum..aşağılıyorum..kesinlikle değil..küçük yerlerde toplum baskısı daha fazla olduğu için söylüyorum..büyük yere geldiklerinde her şeyi bir anda deneme isteği peydah oluyor insanlara..bunu yaparken çevreleri kaldırmadı için kötü durumada düşebiliyorlar..ama cidden eleştirmiyorum..sadece yaşadığımız yerin insanları ve birbirlerini böyle böyle iki yüzlü ve yalancı yapmaları…bu piskolojide yetişenler ailelerine farklı eşlerine farkı arkadaşlarına farklı insan olmak zorunda kalıyorlar..kişilk bölünmesi