Made with love by

İdilonline
7570
post-template-default,single,single-post,postid-7570,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

insan 30’undan sonra kendini yeniden tanım(lam)aya başlıyormuş, öğrendim. ne ala, bilmemek değil, öğrenmemek ayıp sonuçta. ama bir türlü bilemediğim, benim mi değiştiğim yoksa kendimi yeni mi tanımaya başladığım? onu bilemedim işte, ayıp ettim. tam da bu arada sıkıştım kaldım. bu benim önüm, bu benim arkam, ya da arada kaldım tam iki canavar arasında kalakaldım. ne yabancı şeyler bunlar. alışmamış bedende durmuyor işte. ikna edemedim kendimi, durur yahu zorlarsan diye. susmaya meyl ettim, ben yahu. ben… neyse ki arada bir beceremedim. nettim ben. şimdi netlik; otur sıfır.. dengeydi göbek adım, şimdi salıncaktan beter. iki sene oldu ki, ah be denge bi barışamadık gitti, durdur artık salıncağı. bildiğim sorudan başlayayım. bisiklete bineyim, çizim yapayım, kitap okuyayım, maç izleyeyim, tiyatroya gideyim, yürüyeyim işte. durmayayım yani artık, hareket edeyim. bilmediğim, tanımadığım bu yabancılıklarla, tembelliklerle boğuşmayayım artık. beceremiyorum işte, görmüyor musun? zor geliyor artık, değiştim mi değişmedim mi diye papatya falı açmak…
hem ne demiş bilge; “değişmekten söz etmek ne alıklık! önemli olan, değişip de değişmediğim değil, değiştiğime niye bu kadar inanmak istediğim. evet, niye?”
evet, niye?
geri sayım başlasın mı?
bilge karasu