Made with love by

İdilonline
7762
post-template-default,single,single-post,postid-7762,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

şükrü erbaş benim geç tanıştığım şairdir..kendime kızıyorum daha önce neden okumadım diye?seçtiğim dörtlükleri koyam didim..
Örseler acıyla düştüğü yeri susarak büyüyen adamların sevgisi.
Ağzında pas tadıyla bir inceliği söylemek
Bir gülünç içtenliktir, gecikmiş ve ezik
Sen bende yanlış bir ömrün tortusunu öpüyorsun.
Şükrü Erbaş
“Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte…
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi.”
Şükrü Erbaş
”Gecenin verdiğini sabaha teslim ederek inmiştik trenden.
Senin aklında, benim gövdemde bir karıncalanma, geldiğimiz yol kadar uzun bir suskunlukla bakmıştık denize, bir imkansızlığı ezber eder gibi.
Sen yitirdiğini arıyordun, ben koruduğumu koyacak yer bulamıyordum..”
__ Şükrü Erbaş