"Kürk Mantolu Madonna"-"Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca.Kollarıyla bizi sarar.Sorgulamadan peşinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz."(arka kapaktan)
Son zamanlarda okuyacak kitap bulamıyorum.Sanıyorum bu yüzdendir ki,2000 yılında okuduğum Sabahattin Ali nin “Kürk Mantolu Madonna “sını bir kere daha okumak istedim.Çünkü bir kitabın dili ancak bu kadar güzel olabilir.Abartı yapılmadan,en sırdan görünen insanların bile, ne kadar karışık ruh haline sahip olabileceklerini sürükleyici bir dille anlatmış.Özellikle erkekler Raif Bey’de kendilerinden çok şey bulacaklardır eminim.Kitaptan altını çizdiğim yerleri yazmak istedim.O kadar paragraf çizmişim ki ,hepsini yazmaya üşendim.İnternette bakayım, yazılmışı varsa kopyala-yapıştır yaparım dedim.Bir baktım çoğu insan aynı paragrafları yazmış kitaptan.Hemen hemen aynı yorumları yapmış.Demek ki bu kadar gerçek hayatın içinden..
“… bana bir ruhum olduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Muhakkak ki bütün insanların bir ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu.. Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, – ruhumuzla yaşamaya – başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir kenara bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek birbirine koşuyordu….”
* “Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum” dedi. “Bu eksik sana değil, bana ait… Bende inanmak noksanmış… Beni bu kadar sevdiğine bir türlü inanamadığım için sana aşık olmadığımı zannediyormuşum… Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın.. Seni seviyorum… Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.. Seni istiyorum…”
“Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor.”
“Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır.”
Raif Bey in Maria sının ağzından;
” demek ki insanlar birbirlerine ancak muayyen bir hadde kadar yaklaşabiliyorlar ve
ondan sonra, daha fazla sokulmak için atılan her adım daha çok uzaklaştırıyor. Seninle aramızdaki yakınlaşmanın bir hududu, bir sonu olmamasını ne kadar isterdim. Beni asıl, bu ümidin boşa çıkması üzüyor.. Bundan sonra kendimizi aldatmaya lüzum yok.. Artık eskisi gibi apaçık konuşamayız.. Bunları ne diye, neyin uğruna feda ettik? Hiç!.. Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik.. Her şey bitti mi? Zannetmem. İkimizin de çocuk olmadığımızı biliyorum. Yalnız bir müddet dinlenmek ve birbirimizden uzak kalmak lazım. Ta birbirimizi tekrar görmek ihtiyacını şiddetle duyana kadar.. Haydi artık Raif. Bu an gelince ben seni ararım; belki tekrar dost olur ve bu sefer daha akıllı davranırız. Birbirimizden, verebileceğimizden fazla şeyler beklemeyiz ve istemeyiz.. Haydi artık git..O kadar yalnız kalmak istiyorum ki..”
Gerçekten belkide okuduğum en güzel aşk hikayesi.Bu arada dün yeni bir kitap buldum.Arkadaşımdan ismini aldım.Yeshua-“Kaybolan aşk “isimli kitabı.Eğer beğenirsem paylaşırım…Son zamanlarda okuduğum kitapların konusu tesadüfen aşktı.Sanırım uzun bir süre aşk romanı okuyamıyacağım…