Made with love by

İdilonline
3506
post-template-default,single,single-post,postid-3506,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

Çocukluğumuzdan beri , iyi bir naneymiş gibi anlatıldı bize gurur.İnsan gözlemledikçe, sorunların derinine indikçe, başat suçlunun gurur olduğu çıkıyor piyasaya..Yokluğu da kötü elbette.Ama tuz gibi, fazlası acıtıyor seni de karşıdakini de..Nice dostlukları zedelemiştir, nice fırsatları kaçırtmıştır,nice aşkların ayağını kaydırmıştır bencilce..Yok eden bi tarafı var neticede..Oyununa gelmemek gerekir belkide..Olgunluğun parametrelerinden biri bence, dozajını ayarlayabilmek..Dozajı biraz kaçırdımmı herşeyin üstünde görmeye başlar kendini..Sevgiden, saygıdan, aşktan, güvenden..İnsan mutlulukla ilgili fırsatları kaçırmak istemiyorsa, gururunun burnunu kendi sürtmeli, karşıdakine vermemeli bu cezalandırma işlerini..Gururu sen yapar, cezasını başkası keserse, kendim ettim kendim buldum ateşinin içine düşersin..Birşeyler kendi elerindeyken, bu ateşte yanmış olmak, ömür boyu o cehennemden kurtulamamak..Asla affetmeyeceğin şeyleri sineye çekebiliyorsan, bazı hataları kendinde aramayı öğrendiysen, bu ateşte yanmamak içindir..Ama kimi konular var ki, gelir gururunu bel kemiğinden yaralar..Dile getirmek istesen , dile bile getirirken ayrı yaralar..dedim ya tuz gibi..o vakt serpmeyi bileceksin..yoksa kendine olan saygını yitirisin..İnsan böyle şeyleri hisseder, aldırır kimine kimini es geçer derken geçer gider de, bi an gelir hep mevzu olan birşey hiç olmadığı kadar içlendirir..