Arkadaşlarım “Kış uykusuna ” gitmişler..uzunluğundan şikayetçilerdi..evet katılıyorum film cidden uzun..Sinemadan anlayan biri değilim..HAtta senede taş çatlasa 30 film izlerim.Ama kalite işi ne olursa olsun genede farkediyorsun..Bence güzel filmdi..CEylanın en hareketli filmi bir kere..Adam anadolu insanını abartı mimik ve konuşmalar olmadan güzel işliyor..HErkes filmden farklı sonuçlar çıkarmış..Her ne kadar bariz göze çarpan kısınlarda herkes aynı şeyi düşünsede..bana filmde insan ilişkilerini işliyormuş gibi gelmedi..anadolu insanını kullanarak olguları irdeliyormuş gibi geldi..yoksunluk olgusu..Anadolunun kaderi bir nevi..Her türlü yoksunluk..insan yoksunluğu duygu yoksunluğu para yoksunluğu….birde adam 1 göbekle ,köyden şehre avrupaya gitmeyle aydın olunmadığı gerçeğini diyaloglarla çok güzel ele vermiş..zaten toplum bilimcilerde bir insanın aydın olabilmesinin şehirli olabilmesinden eğitilmesinden geçtiğini bununda ortalama 7 göbek sonra olabileceği savındalar…Aydın karakteride böyle bir aydın..Ailesi aslında köylü..toprakları verimli olan çocuklarını okutan bir aile..Adam küçük yerde biraz başarı gösterince pohpohlanmış..Ve adam bir müddet sonra kendini aydın zannedip herşeyin en mükkemmel halini kendinde bulması…basma kalıp düşüncelerle uğraşıp ,kendini çok akıllı sanan biri..Sürekli mantığını kullanmayı akıllı olmak aydın olmak sanıyor..Aslında korktuğu şey elindeki gücü kaybetmek..Çünkü gücüyle hüküm sürüyor…aynı zamanda iki yüzlü…kendine gelen yardım mektubunu okumak için gözüne girmeye çalıştığı insanları biraraya topluyor ve mektubu sesli okuyor…çünkü mektup kendini öven cümlelerle dolu..oysa yolu garip köyünün sapağına düşünce olayı araştırma gereği bile duymuyor…Bir de garibanlıktan çıkan insanların para sahibi oldukça giderek nasıl pintileştiklerini çok ince ayrıntılarla çok güzel işlemiş…Ki gerçekten birçoğunluğ öyle…adamın 50 senelik arabanın camını değiştirmek için yan sanayimi olsun, orjinalmi deme nedeni insanların zenginleştikçe parasına para katma hastalığına değinmiş..adımın idil olduğu kadar eminim burada verilmek istenen mesaj kesinlikle o…Çünkü ceylan filmde hiç bir kareyi bir yere dayandırmadan işlemez..Adamın özel hayatındada genç ve güzel bir kadına sahip..onunda en iyisine sahip ama gözünde en ufak sevgi belirtisi yok…kadın arkadaşlarının yanında oturmamasını söylediğinde adamın takıldığı nokta nezaketsizliği ve kendi evinde nasıl böyle bir şey olacağı…oysa seven insan çok başka tarafından ele alır olayı…her neyse adamın herşeyi var ama yalnız olup hiç olup ölme korkusundan “beni uşağın gibi gör razıyım” cümlesiyle bitiriyor..yani yoksunluk duygusu karşısında onuru sökmez oluyor…Adamın kızkardeşi kendine beter şeyler yapıp aldatmış kocasını köye gelip yalnız kalıp bir daha birini bulamama korkusundan gidip kocasından özür dilemeyi düşünmesi onunda bu yoksunluk karşısında onurunu çiğnetmeye razı olması ve kendinide aşk kisfesi altında avutması..olmayan bir durumu var gibi algılamaya başlaması..kendine verilen parayı sobada yakan kiracının kendince onur dersi verip aylarca kirasını ödemediği sürekli hakaret işittiği adamın evinde oturmaya razı gelmesi….adamın karısının konuşurken dik ve mağrur durması ama her nedense gitmeye geldimmi evdeki zengin kocayı ve rahatı bırakıp gidememesi…film bişeyleri kaybetme korkusunu yaşayanların bunu kendine itiraf edemeden bunları kendilerince güzel kavramlarla bezeyip kandırıp yaşamına devam etmesi…evet bunlar benim düşüncelerim..bakış açım…
Eylül 11, 2014
In
Genel, Kategorilenmemiş