Made with love by

İdilonline
özlemeli mi özlememeli mi:)
13968
post-template-default,single,single-post,postid-13968,single-format-standard,stockholm-core-2.0.2,select-theme-ver-6.1,ajax_fade,page_not_loaded,side_area_slide_with_content,,qode_menu_center,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
Title Image

özlemeli mi özlememeli mi:)

özlemeli mi özlememeli mi:)

Ankara’da bir haftalığına bizimle vakit geçirmek için gelen halamın kendince ilk göz ağrısıyım. Abisinin ilk kızıyım. Beni o kadar sevmiş gözlemlemiş ki, kim gelse hala anlatmaya doyamıyor… Gerçi iltifat mı ediyor, yeriyor mu anlamıyorum:) Kim gelse İdil çok acayip bir çocuktu diye cümleye başlayıp, sorularına yetişemiyorduk diyor…

Her çocuk acayiptir. Her çocuk muazzam zekidir. Her çocuk cidden yeteneklidir. Sadece alanları farklı..O alanda kendilerini belli eder.. Yeter ki yetişkinler olayın farkına varıp, önünü açsınlar. Düşünüyorum acayip falan değildim. Sadece ilgi alanım insanlar ve kavramlardı..Soru sorma nedenim, yetişkinlerin cevapladığı şeyle tatmin olmamdı. Mesela özlemek nedir diye sordum diyelim. Onlar da bir açıklama yaptı..Hissettiğim şeyin tanımladıkları şeyle aynı olmadığını gördüğümde eksik bir şey olmalı diye iyice sorardım..Bu da onları bunaltmış demek ki:):) Belli bir yaşa gelince sormayı kestim..Çünkü cevapları yavaş yavaş kendim bulmaya başladım. Benim için kavramları doğru anlamak, doğru kullanmak önemliydi..Çünkü bir insanı gerçekten anlamanın ve kendini karşıdakinin senin dediğin şekilde anlamasının yolu kavramlara hakim olabilmekti..Şiiri ve şairleri sevme nedenim belki de duyguyu ifade eden kavramları çok güzel kullanabilmeleri.

“Özlemek ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk demiş Cemal Süreya ‘ özlediğin kadar ölürsün çünkü, öldüğün kadar özlersin bir de…
Kendine hesabını veremezsin çünkü kendine sarılıp uyuduğun gecelerin,
Hesapta soramazsın ki kendisine sen neden her gece benimle uyuyamazsın diye …
Sonra öğrenirsin özlemenin ölmek, ölmenin de özlemekten farklı olduğunu.
Öldüğünde ne olur bilinmez
ama özlediğinde nefes ala ala ölürsün,
yaşadığını hisse de hisse de
kanın dolaşırken damarların da
bilirsin artık özlemek ölmekten sadece iki harf fazla

 

Öyle güzel anlatmış ki özlem kavramını.. En ufak abartı yok içinde.. Özlem kavramını tip1,tip2 falan gibi ayırmalılar bence ..Tıpkı diyabet hastalarını ayırdıkları gibi.. Çünkü çoğu insan birini özlediğini sanırken, aslında onun vesile olduğu eylemleri yapmayı özlüyor..Yani artık hayatında o şeyleri yapamadığı için üzgün..Mesela hafta sonları bisiklete binerdik Egeyle diyorsun yaaa..Özlediğin şey öyle bir eylemin hayatındaki varlığı ve seni mutlu etmesi..Bu eylemi yerine getirebilecek başka birini bulduğunda, yani o anının yerine başkasıyla bir anı koyduğunda senin yarana merhem oluyor işte.. Ama her şeyden bağımsız olarak salt bir kişiyi özlediğinde o maalesef cidden ölüm gibi..Çünkü özlediğin şey o kişi..Yerine kimseleri koyamıyorsun ne yazık ki…Ne farkı var nasıl ayırabiliyorsun ki diyorsun.. İşte kavramları çok iyi anladığında ayırıyorsun..Özlediğin şey hayatındaki değişikliklerse,sana olan davranışların sende yarattığı duyguysa, bunu geri sağladığında iyileştiğini görürsün.. Ama özlediğin şey direk bir insansa, sesi, kokusu …İşte o vakit cidden Ölmek gibi..Elbette ölmüyorsun ama yarana tuz basıyorsun..Hiç kapanmayan yara..Sadece anlık kabuk tutuyor..Sonra en ufak şeyde tekrar kanıyor.. Anılara yolculuk yaparken onların eksikliği gibi değil, bir insana duyulan özlem..Direk sevmekle ilgili sanırım..Ne kadar seviyorsun o kadar çaresiz kalıyorsun özlerken..Bütün bunları niye yazdım…Çünkü dediğin gibi cicikom özlemek o kadar matah bir şey değil..Özlemeyi dibine kadar yaşasan kafayı yeme noktasına gelirsin..Beni çaresiz ve hırçın yapan bir kavram..